25 Mayıs, 2009



(25 mayıs'ın dünya havlu günü olduğunu unutmayarak dna'a saygılarla..)

otostopçunun galaksi rehberinin havlular konusunda söyleyecek bir çift sözü bulunmaktadır.

bir havlu der, yıldızlararası seyahat eden bir otostopçunun sahip olabileceği neredeyse en işe yarar şeydir. bir kere pratikte büyük değeri vardır -jaglan beta'nın soğuk aylarında yol alırken ısınmak için ona sarınabilirsiniz; santraginus v'nin ışıl ışıl mermer kumsallarında baş döndürücüdeniz buharını içinize çekerken üzerine yatabilirsiniz; çöl dünyası kakrafoon'un kıpkırmızı ışıldayan yıldızlarının altında onu üzerinize örtüp uyuyabilirsiniz; ağır ağır akan moth ırmağıüzerinde seyrederken mini salınıza yelken yapabilirsiniz; yumruk yumruğa dövüşlerde kullanmak üzere ıslatabilirsiniz; zehirli gazlardan korunmak ya da traal'ın kurt-gibi-acıkmış cırtlak canavarı'nın bakışlarından (aşırı aptal bir hayvandır, onu göremiyorsanız sizi görmediğini sanır ve sizi görmez - ot kadar aptal, ama çok çok açtır) kaçmak için başınıza sarabilirsiniz; acil durumlarda havlunuzu imdat işareti olarak sallayabilirsiniz ve tabii ki, hala yeterince temiz görünüyorsa onunla kurulanabilirsiniz.

daha da önemlisi, bir havlu büyük psikolojik değere sahiptir. herhangi bir sebeple, şuursuz bir gezgin (şuursuz gezgin: otosopçu olmayan) bir otostopçunun yanında havlusunun olduğunu fark ederse, otomatik olarak bir diş fırçası, yüz koruyucu maske, sabun, bir kutu bisküvi, termos, pusula, harita, bir yumak ip, sivrisinek ilacı, yağmurluk, uzay giysisi vs. vs. olduğunu da varsayacaktır. üstelik bunun da ötesinde o şuursuz gezgin bunlardan herhangi birini veya otostopçunun kazara "kaybetmiş" olabileceği bir düzine başka eşyayı ona seve seve ödünç verecektir. çünkü o şuursuz gezgin, otostopla galaksiyi kateden, yalnızca temel ihtiyaçlarını gidererek zorlu şartlarda yaşayan, korkunç tehlikelerle savaşıp galip gelen ve hala havlusunun yerini bilen birinin hiç şüphesiz baş etmesi güç biri olduğunu düşünecektir.

bu nedenle, otostopçu argosuna geçmiş bir deyiş vardır: "hey, düzayak ford prefect ile hiç tanfırdedin mi? o havlusunun nerede olduğunu bilen bir süpdüzayaktır." (tanfırdemek: tanışmak, farkına varmak, sevişmek; düzayak: gerçekten düzgün bir herif; süpdüzayak: gerçekten de şaşırtıcı derecede düzgün herif.)

......

"yanında havlu var mı?" diye arthur'a aniden sordu ford.
üçüncü arjantinini bitirmeye uğraşan arthur dönüp ona baktı.
"neden? şey, hayır... olmalı mıydı?" artık şaşırmaktan vazgeçmişti, çünkü bunun bir anlamı yoktu.
ford sinirle dilini şaklattı.
"iç," diye ısrar etti.


(otostopçunun galaksi rehberinin üçüncü bölümünden)
douglas adams

23 Mayıs, 2009


genelde sabah 5den önce uyumam. hele şimdi nba playoffları da var. uyusam kendime kızarım.

ama bu aralar nedense gece duyduğum seslere takmış durumdayım. yeni taşındığımız eve alışma süresi geçirirken evi dinlemek de adetim oldu.
anladım ki sabaha karşı duyulan, algılanan sesler çok farklılar. gün içinde trafik gürültüsü, müzik, televizyon, üst komşu, şehrin kendi uğultusu derken duyamadıklarımızı gece denen arkadaş beynimize beynimize kakalıyor.
ordan burdan gelen çıt sesi, rüzgarlı bi günse etraftan balkondan gelen sesler.. yağmurun cama tepki sesi, sabaha karşı şehir hafiften uyanırken kuşların böceklerin konuşmaları, üst komşunun sabah uyanır uyanmaz çocuklarına bağırması ve bunu inat ve ısrarla her gün tekrar etmesi, şehrin bi yerlerinden gelen silah patlamaları (ki her zaman oyuncak silah olduklarını hayal ettim, hala gerçek olabileceğine aklım basmıyor), ampul vızıldaması, borulardaki suyun hareket etmesi, ezan sesi derken her an dopdolu aslında. normalde evin içinde her daim bir ses olmazsa sıkılan bi insan olarak, ve bu sesler de mevcutken aslında kendi gürültümü kendim yarattığımı keşfediyorum sanki yavaş yavaş.

14 Mayıs, 2009

kiva ile tanışma..


bir süredir hayranlıkla takip ettiğim bir siteden bahsetmek istiyorum. hikayesi ise internetten bulduğum üzere şöyle:

"San Francisco’da kurulmuş olan Kiva, yeni nesil teknolojileri kullanarak küçük sermayeye sahip olan kişilerle, gelişmekte olan ülkelerde yaşayan ve enteresan fikirlere sahip olan girişimcileri buluşturuyor. Bu sayede mikrofinansmanın en büyük örneği yaşanırken aynı zamanda binlerce hayat değişmiş oluyor.

Kiva’nın amacı oldukça açık. Mikrofinans kurumlarına giden girişimciler, işlerini anlatıyor, finansal ihtiyaçlarını belirliyor, fotoğraflarını çektirip bunları Kiva’nın web sitesine koyuyorlar. Tüm dünyadan yatırımcılar ise Kiva.org sitesini ziyaret ederek hangi girişimciye destek olacaklarına karar veriyor ve gerekli krediyi sağlıyorlar.

2005 yılında kar amacı gütmeyen bir organizasyon olarak başlayan Kiva, bu güne kadar 26.000 kredi işlemi gerçekleştirmiş ve toplam 2 milyon doların farklı projeler için kredilendirilmesini sağlamış.


Kiva artık başkalarını da mikrofinansman işine yönlendirmeye çalışıyor. Kiva’nın sitesine girenler şu anda Kenya’dan Grace Wanjiku Ngotho’nun bir miktar tahıl almak için 300 dolara ihtiyaç duyduğunu ve şimdilik bu paranın 275 dolarının 10 farklı yatırımcı tarafından karşılandığını görebiliyorlar. Bulgaristan’dan Hasan Ali, sahip olduğu çiftliğe fidan dikmek için 1200 dolara ihtiyacı olduğunu söylüyor ve krediyi 18 ay içerisinde ödeyebilecek. Girişimciler hakkında detaylı bilgileri ve fotoğrafları sitede bulmak mümkün.

Bu güne kadar yapılan yatırımların hepsinde başarı sağlanmış ve geri ödeme oranı halen yüzde yüz. Ancak yatırımcıların birçoğu paralarını geri çekmek yerine başka bir iş alanına yatırıyorlar.
Kiva paraların toplanması için eBay firmasının bir yan kuruluşu olan PayPal’u kullanıyor. PayPal bu hizmeti karşılığında Kiva’dan herhangi bir ücret almıyor ve bu yardım organizasyonunu destekliyor.

Kiva çalışanları ve gönüllüleri hiçbir zorluktan yılmıyorlar. Ellerinden geldiğince açık kaynak kodlu yazılımlar kullanmaya gayret ediyorlar. Böylece yatırım maliyetlerini mümkün olduğunca aşağı çekip, harcamaları farklı operasyonlar üzerine yoğunlaştırabiliyorlar."


kiva'da insanların profillerinde dolaşıp nereye bağış yaptıklarını görebiliyorsunuz. profillerde "neden kivaya bağış yapıyorsunuz" gibi bir soru var. kimisi "mali gücüm elverdiği için" demiş, kimisi "vicdanımı rahatlatmak için" demiş.. yaptığınız bağışın gidişatı hakkında her an haberdar ediliyorsunuz, tüm para size geri geldiğinde de kredi kartınıza yatırılmasını ya da yeni birisine verilmesini seçebiliyorsunuz.

etrafta yardıma ihtiyacı olan binlerce kişi varken neden güney afrika'daki ya da bulgaristan'daki bir çiftçiye yardım edeyim diyebilirsiniz.. kiva sadece alternatiflerden bir tanesi. vicdanımızı rahatlatmak için mi yaparız, başka yardım kuruluşlarına güvenemediğimiz için mi yaparız bilmiyorum. yine de amacını ve çalışma şeklini düşünürsek her tarafından başarılı bir girişim olduğuna inanıyorum.