16 Ekim, 2010

Apple'ım Benim, Sidikli Kontesim..

bu yazı çok ufak bir editle www.prensesemektuplar.com'dan alınmıştır.



ben severim teknolojiyi. çok severim hem de. öyle ki bazen "lan ölücem bigün, ilerde çıkıcak olan yeni gelişmeleri göremiycem" diye derin hüzünlere gark olduğum bile olur. ama bu yazıda uzun zamandır canımı sıkan bir mevzuyu dile getirmek istiyorum.

konumuz apple. eve ne zaman birisi gelse "grafiker misin?" sorusunu duymama sebep olan pek havalı(!) bilgisayarımı üreten firma.. bir çok insanın gözünde stabil işletim sistemiyle, farklı tasarımıyla ve pahalılığıyla pclere kıyasla başka yerde duran bilgisayar.

apple benim için çocukluğumdan beri bir hayaldi. halam amerika'da yaşardı, yüzünü ilk kez 14 yaşımdayken görmüştüm ve bize evini, oraları görelim diye getirdiği fotoğraflarda masasında bir bilgisayar vardı. bizim evde babamın aldığı "bakın bi bilgisayar çıkmış, artık kafa ayarı yapmanız gerekmeyecek oyun oynamak için" diye getirdiği bilgisayardan çok farklıydı.. sonra zaman geçti, apple iyice ulaşılmaz ve mükemmel görünmeye başladı gözüme. havalı herkesde apple vardı, banane ben de isterim!! bi kere alan 10 sene kullanıyodu bu bilgisayarı. çooook pahalıydı, asla babama "alsana bana?" demeyi aklıma getiremiyceğim kadar pahalıydı ama güzeldi işte..

neyse gel zaman git zaman sonra planlanan bir ingiltere gezisi gerçekleşemeyince neredeyse her hafta format attığım sevgili pcmi evden uzaklaştırmaya karar verip, yola ayırdığım parayla çocukluğumun hayali olan apple imac bilgisayarımı ev sınırları içersine sokabilme şerefine nail oldum. bu arada senelerdir iş yerinde mac kullanıyor olmam da bu kararımın gazını "amaaan evde pc iş yerinde mac, kafam karışıyo vallahi" gibi komik bir şekilde desteklememe yetti.

pek sevgili bilgisayarım siparişimin ertesi günü eve adımını attı. kutular açıldı, hatta günlerce ortalıkta kaldı kutular.. hemen kuruldu, kurcalandı. aaaa photo booth diye bişey varmış, bak ne kadar da hızlıymış, aman perian diye bişey varmış, download için transmission kullanılırmış vs…

ve tüm bu zamanın üstünden 6 haziran 2010 itibariyle 2 sene geçmiş oldu. bu arada snow leopard çıktı, iphoto yüzleri tanımaya başladı, apple bize yüzlerce megabyte güncelleme indirttiği günün ertesinde bir yüzlerce mb güncelleme daha çıkarttı vs.. ve tüm bu yeniklerle birlikte (elbet onlar yüzünden değil) benim bilgisayarım yavaş yavaş ölmeye başladı..

daha önce bir ipod deneyimim olmuştu zaten. aldığımdan 2 sene sonra, tam garantisinin bitmesinden 1 hafta sonra ipodum bozulmuştu. (kendisini hala şiddet uygulayarak arada çalıştırabiliyorum)

her neyse.. lafı yeteri kadar uzatım. aslında bu sinirle galonlarca küfür yazabilirim buraya ama onları sevgili steve abimize maille göndermeyi tercih ettim bile..

gelmek istediğim yer bilmem ne kadar para verdiğin bilgisayarının iki sene sonra yine galonla para vererek hem de 1 hafta bilgisayarsız kalmanı sağlayacak kadar bozulabilmesi değil.. hem de garantisinin bitmesinden 2 hafta sonra. (ben artık ciddi ciddi applelarda garanti süresinin bitişini anlayan bir çip olduğuna inanıyorum, şaka da yapmıyorum!) bunda şehirde gelen giden elektrik, benim kimi kullanma alışkanlıklarım gibi başka parametreler olabilir elbet. mevzu; bir zamanlar bu kadar moda olmuş ve gerçekten çoooook kaliteli bilgisayarlar üretmiş bir firmanın son 6-7 yılda kendini getirmeyi başardığı yer.

kapitalizm sınırları içersinde bir firmanın daha çok paraaaaa! diye ısrar etmesini normal karşılayabilirim artık. fakat kullanıcılarından bu kadar yüksek meblaları alırken tek taraflı değil, eski zamanlardaki gibi kaliteli ve iletişimde kalmasını da beklerim.

belki de ürünleri ayrı ayrı değerlendirmek lazım. bilgisayarlar, dizüstü bilgisayarlar, iphone, ipod - ipod touch ve en son da ipad farklı kalemler olabilirler.

apple senelerdir kendi desteklediği ürünler dışında hiç bir ürünü kullanıcılarına kullandırtmıyor. hatta çok yakın zamandaki bir habere göre uygulama geliştiricilerine apple yazılımlarından başka yazılım kullanma izni bile vermiyor (buna da bir adobe çalışanı çok güzel cevap vermiş). haberin olduğu siteden minik bir alıntı:

"Paketin kuralları arasında "Apple tarafından desteklenmeyen program dillerini kullanamazsınız. Bu dillerde yazılmış uygulamaları, bizim desteklediğimiz dillere çeviren programları da kullanamazsınız." şeklinde bir yaptırım eklenmiş. Yani geliştiricilerin alışık oldukları veya tercih ettikleri yazılımları kullanıp, Apple'a uygulama hazırlamaları yasaklanmış durumda."

iphone'lardaki jailbreak yöntemini saymazsak eğer gidip steve abiye tonla para bayıldıysanız oyunu onun kurallarına göre oynamaya imzanızı atmış oluyorsunuz. gidip de gerizekalı gibi (kimse kusura bakmasın) bir ipad aldıysanıız itunes store'dan başka hiç bir yerden satın aldığınız dökümanları okuyamıyorsunuz, oyunları oynayamıyorsunuz. ipod'unuz varsa itunes olmadan şarkılarınızı içine atamıyorsunuz, attığınız şarkıları zaten içinden çıkartamıyorsunuz. burda ufak bir not girmekte fayda var. elbette artık winamp olsun diğer medya oynatıcılar olsun, hepsiyle çeşitli eklentiler sayesinde bu işlemleri sorunsuzca yapabiliyorsunuz. benim anlatmak istediğim bir şekilde apple'ın ağına düştüyseniz özgür düşünen o ismini bilmediğimiz birileri olmadan o ağdan çıkamayacağınız.

bilgisayarlarda durum pek böyle değil, en azından şimdilik. pc'de olmayan pek çok güzel program kullanıyorum bilgisayarımda. hem kullanışlılar, hem de bilgisayarla hiç haşır neşir olmayan insanların bile rahatça anlayabilecekleri kadar kullanıcı dostular. dizüstü bilgisayar konusu ise bambaşka, macbook pro gerçekten mükemmele yakın bir bilgisayar. masaüstü bilgisayarlardaki performans düşüklükleri bu ürünlerde yok, fakat bir dizüstüne o kadar para vericeksem, apple olmayan muadilleri de çok yakın fiyatlarda ve çok yakın performanslarda. ayrıca yanında almak istediğim donanımlara (buna kablolar da dahil) bir sürü para dökmek zorunda değilim. yani özellikle apple takıntınız yoksa tercih sebebi değil.


hala bir çok apple ürününün pilini değiştiremezsiniz, pil ömrü biten ürün çöpe gider. çok çevreci olduğunu iddia eden, ürünlerinin paketlerini geri dönüşümlü kağıttan yapan, paket boyutunu küçülten, kullandığı malzemelerin çoğu çevre dostu olan apple ürünlerini yaklaşık 2,5 sene sonra çöpe gönderirsiniz. ne kadar çevreci bir tutum?!

ben bunca para verdiğim bir üründen performans ve kalite beklerim. hele bu marka apple ise daha uzun süre performans beklerim. sanırım bunlar eski günlerdeydi..

teknoloji tek taraflı olmamalı hiçbir zaman. bir zamanlar bu kadar yenilikçi olabilmiş apple'ın kullanıcılarını böyle kısıtlayarak piyasada daha fazla tutunamayacağını bilmesi lazım aslen. fakat az önce okuduğum habere göre 80 günde 3 milyon ipad satmışlar bile. ve henüz çıkmış olan iphone 4, 3 günde 1.7 milyon kişi tarafından satın alınmış. peki iphone 4'ün yan tarafının tamamen anten olduğunu ve belli bir pozisyonda tutunca çekmediğini biliyor musunuz? hemen buna steve amca'nın cevabını vereyim size:

- ''Hangi telefonu tutarsanız tutun telefonu kavradığınızda antenin performansını etkileyebilir (mesela Google Nexus One). Eğer iPhone 4'te bu sorunu yaşarsanız, elinizle alt sol köşesinden tutmamaya çalışın.''

ben kendi adıma gelişmeleri heyecanla ve merakla takip ediyorum. şimdiye kadar prenseste yazdığım tüm yazıları da apple'la yazdım evet. bu son yazımı yazmaya çalıştığım text edit ise bu süre zarfında tam 13 kere kilitlendi.

steve amca her ne kadar hala kazağını pantolonunun içine sokarak bize 80lerdeymişiz ve apple o zamanlardaki gibi kaliteliymiş izlenimini vermeye çalışsa da olmuyor olamıyor, internetteki tepkilerden anlaşıldığı üzere kendilerini çok seven o "minik" kitlenin bir kısmını çoktan soğutmayı başardılar gibi.. r.i.p. apple!

abicim adamlar anteni doğru düzgün çalışmayan, ses tuşları ters olan ve çift katmanlı ekranı olduğu için kırılma çatlama olduğunda daha çok sorun çıkartabilicek telefon yaptılar, bunu en ucuz 1.500 liraya satıyolar, biz de hala alıcaz diye uğraşıyoruz. kafamı nereme soksam bilemiyorum.