11 Mayıs, 2008
ride the snakeeee !!
dünün notlarını aktarmalı:
"kaptanın seyir defterine başlangıç:
bugün motorla ilk uzun yolumu yaptım, keyfine hem de.. sabahın 9:30'unda evden eşyaları yüklenip çıktım, hem motoru denerim, hem de fotoğraf makinasının açılışını yaparım diyerek 6396 km. ile sefere başladım.. şu anda saat 17:25. bu kadar uzun zamandır yolda olduğuma ben bile inanamıyorum. sanki sadece 2-3 saat geçmiş gibi..
sahil yolundan yardırıp kuruçeşme'de ilk mola, makinanın ilk kareleri çimenlerde yayılıp, balık tutanlarla biraz muhabbet, ordan bebek sahil, mert'i aradım gelsin sahilde bana kahve ısmarlasın diye ama illa eve gitmeliymişim, çok kirliymiş, çıkası da yokmuş.. küçük bebek yokuşunun bi yerine kadar ben çıkıcakmışım sonra o gelip alıcakmış beni. yeşil tişörtü ve süper sandaletiyle geldi, motorda beni arkaya ittirdi, önce geçti ve o yokuşu çıkıp "alengirli bi dönemeç var burda, sen yapamazdın burayı" diyip motorun ilk iki kişilik yokuş açılışını yapmış oldu. ( halbuki yapardım ben o dönüşü :)
mert'te iki kahve molası ve bilmemne kanaldaki yemek yapan ingiliz aksanıyla konuşan elemana bir kere daha aşık oluşumun ardından yine yola düştüm. arabalar çok komikler, bi kadını motorun üstünde görünce hemen yol veriyorlar, çok eğleniyorum. gerçi tersi de vardır muhtemelen ama şimdilik iyi gidiyor herşey. :)
küçük bebekten sonra, baltalimanı falan derken istinye'ye ulaştım. geçen sefer oturduğum deniz kenarındaki kafeye oturup çay tost ve gazete yaptım. bu sefer masaların üstüne şemsiye germeyi akıl etmişler de huzurla keyfime bakabildim. biraz yürüdüm sonra, babamla telefonda konuştum:
- bak şimdi bunları yap, ilerde evlenince çocukların olunca yapamıycaksın, dedi.
ben de:
- işler biraz ters ilerliyo baba bende, bunları yaptıkça evlenesim, çocuk sahibi olasım falan iyice kaçıyo..
.. şeklinde komik bir dialog yaşadık. :)
biraz yürüdükten sonra geçen sefer ilerlere gitmeye üşendiğimiz yerlere bu sefer motorla kaçiyim dedim ve geri döndüm. atladım yolların kartalı motoruma, adını barış'tan öğrendiğim başka semtlere gittim. kireçburnu, sanırım ilersinde de sarıyer. kireçburnunda da sahilde durdum bir ara, önümden sürekli arapça konuşan insanlar geçti, diğer yerlerde ingilizce, fransızca ve italyanca varken burda arapça biraz ilginç oldu. bankta yanıma orta yaşlı bir amca oturdu. sürekli kafası ellerinin arasında yere bakarak düşünüyordu. kendimi yanında kötü hissettim, kimbilir ne sıkıntıları vardı, bense götümün keyfine motorla gezip fotoğraf çekiyordum, çok dayanamadım kalktım hemen.
sarıyer'e yollandım ama öylesine iğrenç bir trafik vardı ki. diğer sahil semtleri gibi değilmiş burası. ilçe olduğu belli, daha kalabalık ve yerleşik, huzursuz. tiksindim trafikte olmaktan hemen geri döndüm. bu arada dolmuşlarla da ilk tanışmamızı yaşamış oldum tabi.. neyse birşey olmadan sakin huzurlu sahilyoluna çıkabildim.
motor 70-80 yapınca korkutuyor beni, sanki tekerleri sağa sola kıpırdıyor ve çat diye yana kayıcakmış gibi hissediyorum. o yüzden 60'ı geçmemeye karar verdim.
dönüş yolu sanki daha uzundu, neden anlamadım. istinyeye varınca istinye park'a gidiyim dedim bir de.. billboardlardaki afişlerini hep çok beğeniyordum bi göriyim dedim. böylece de ilk geniş alana sahip yol tecrübemi de yaşamış oldum..
rezalet bir yermiş istinye park, bi kere açık hava değilmiş, iğrenç bi sıcaklık var içerde, heryer de pahalı dükkanlarla dolu. zaten dün makinaya bayıldığım para sonunda 5 kuruş param kalmamış, bişey almak istesem üstümdekileri çıkart giy derken yarım saat geçer.. altımda yağmurluk gibi bir pantol, askılarını indirmişim yanlara, üstümde bir hırka bir ceket, sırtımda çantam, kenarına asılmış kaskım, omzumda da fotoğraf makinamla pek bi komik kaçtım oraya. yine de sanırım mekandaki en ucuz tişörtü bulup çıkmayı başardım. :)
süper ötesi bi salaklık yapıp motoru nereye park ettiğimi pek hatırlamadığım için otoparkta yarım saat motoru aradım. bi 4 yazısı hatırlıyodum, bir de 28a'mı ne öyle birşey.. ondan da emin değildim. indim otoparka motor yok olması gerektiğini düşündüğüm yerde.. hah dedim çalındı ya da ben bulamıyorum yerini.. dolandım ve dolandım, anladım ki 3. kattayım aslında. 4'e indim, biraz daha dolandıktan sonra buldum, hemen yanına kurulup bir görevliye rastlamama umuduyla sigara yaktım. otoparklarda sigara içiliyor mu onu da bilmiyorum ki..
neyse yola geri döndüm, sahilyoluna çıkiyim derken bilmemne kasrı ve pembeköşk gibi tabelalar görüp oraya saptım, bildiğim kadarıyla belgrad ormanının içinde o mekanlar.. biraz dinlenirim sonra da eve kaçarım dedim. içeri girerken güvenliğin ordaki doberman öyle aniden havladı ki ödüm koptu, bunu da köpeğe yüksek sesle söyleyip ardından kapıdaki güvenlik görevlisiyle gözgöze gelince bir gülüştük ve içeri geçtim. :) motoru park ettim yine saçma bir şekilde ve makinayı çantamı alıp kendime bir masa aramak üzere yukarılara yönlendim. çok güzeldi heryer, yeşil, bahar, kuşlar, sevgililer.. bir piknik masası bulup hemen dağıldım oraya. aslında bu notlar da orda alındılar, bu kadar uzun olmadan tabi.
şimdi gelelim defterime yazdığım günün notlarına:
- güneş gözlüğümü ilk kez yanıma almayı unutmadım ve işe yarar yerlerde kullanabildim. bu bir ilk.
- anladığım kadarıyla hiçbiryerde motordan otopark ücreti alınmıyor ya da bana öyle denk geldi.
- aslında yanımda birisiyle gezmek de zevkli olurdu, iki motor ya da arkamda tuket'le mesela. yakın zaman planım budur.
- kırmızı ışıkta beklerken yeşil yandığında tüm arabalardan önce kalkmak korrrrrrkunç zevkliymiş, sonradan beni geçmeleri önemli değil ama basıp hemen kalkmak harika bişey. bunu çok sevdim. :)))
- altımdaki pantol süper işe yaradı, bacaklarım hiç üşümedi.bu havadan mı (ellerim de üşümedi çünkü) yoksa pantoldan mı henüz bilemiyorum.
- buncaaaaa zamandır motorun arka bagajını açık bırakıyormuşum geceleri falan, istinye park'ın güvenlik görevlisi eliyle açınca anladım, afferim bana. :)
- motoru sabunlu bezle temizlemek üniversiteden öğretmenine denk gelmeye sebepmiş.
- istanbul aslında kimi zaman güzel memleketmiş, cihangir'de oturduğumuza inanamıyorum.
- otoparka motoru bırakınca nereye bıraktığına aklına kazımalıymış insan.
ilk motor maceramın notları böyle işte.. ha bir de trafikte aralardan kaytarırken bir jipin yan aynasına hafifçe dokunmuş olmam ve eşşek gibi bir korna yemiş olmam da var.. yahu dana insan, aynana bişey olsa ben de dururdum heralde di mi, deydim de geçtim hissettiğim kadarıyla. ne değerli malın varmış.. :)
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)