24 Kasım, 2008

bazen müziğe inancımı kaybediyorum.. lisede o çok sevdiğim şarkılar radyoda çıktıklarında heyecandan ölürdüm.. kalbimin çarpma hızını şimdi bile hatırlıyorum. artık yok.. şarkıları denk gelirsen, radyodan kasede kaydetmek gerekirdi dinlemek için ki bu da hiçbir şekilde dank diye radyoda karşına çıkmasının hazzını vermezdi.
hala da vermiyor.
bir süre sonra radyoda karşıma çıkan şarkılardan zevk almadığımı farkettim. ya da zevk aldığım şarkı kalmamıştı artık. ki bu çok korkutucuydu. bu beni iki yere götürdü, -sevgilinden ayrılmak gibi- artık sevebileceğim şarkıların bittiğini sandım, ya da artık müziğe olan sevgimi ve heyecanımı kaybettiğime.. uzun süre direnmeme rağmen bir türlü gitmedi bu his.. kesinlikle müzik sevgimi kaybetmiştim.. dinlediği bin şarkıdan sadece 5'inde mi heyecanlanır insan.. sonra seçimlerimin daralmasına, benim büyümeme ve haz aldığım şarkıların şeklinin değişmesine bağladım bunu. artık az sonra ne melodi geleceğini bildiğim şarkılardan hoşlanmıyordum. tabii ki istisnalar vardı, her zaman olacak ama hem radyo dinlemekten uzaklaşmadıysam hem de müzik dinlemekten kopmadıysam sorun bende değil çalan şarkılarda olmalıydı. çalınan!

hala çok ender heyecanlanıyorum radyoda.. ya çooook özlediğim bir şarkı çalarsa, ya da ne zamandır adını hatırlayamadığım ve haliyle bulamadığım bir şarkıda..
sonra bazen kendi arşivimden bişeyler dinlerken lap diye çıkan şarkıda sevindiğimi farkettim. herhangi bir albümün içinde "aaaa evet bu şarkıda çok mutlu olurum ben" ya da bir toplama albümde "aaa sevdiğim o şarkının böyle bir versiyonunu mu kaydetmişler" diyerek yerimden hopladığımı görmek en azından yaşadığımı hissettiğim önemli anlardan..

örnek: yavuz çetin - sadece senin olmak