19 Haziran, 2007

* rüyamda hayatımda yüzünü hiç görmediğim bi adam gördüm, aşık oldum. adam bi şekilde bizim evdeydi ama aşık olduğum yer apartmanın içinde her nasılsa aparmana yığdığım boya badana ve çerçöp pisliklerini sokağa taşıdığımız andı.. gittim sarıldım çocuğa. aslında çocuk da üvey kardeşimdi, bi anda bütün değer ve ahlak yagılarını kafamdan geçirdim uykumun ortasında. hatta aklıma woody allen bile geldi. (o da üvey kızıyla evlendi, ne var)
bi de rüyamda rüya gördüm. bizim izmirdeki ev yanıyomuş. babam da burda, anneme telefon açıyorum ve yangın seslerini duyuorum. hiç bi şekilde anneme ulaşamadım açmadı telefonunu, herhalde evde unuttu dedim. yanında olmadığı telefonun bir şekilde açılması ve benim yangın sesini duyabilmem de rüya teknolojisi sanırım. sonra bi baktım aslında rüyaymış bu. sonra rüyamda yine de kıllandım annemi aradım, sonra sabahın köründe annemi neden arıyorum dedim kapattım. tüm bunların halen rüyamda oluyor olması da ayrı bi saçmalıktı.

acaba şu anda da rüyada olabilir miyim? yok ama sigara içtim, ağzımda çoook çirkin bi tad var bu rüya olamaz.. hem insan rüyasında bloguna yazı girdiğini görür mü, çok çirkin bi rüya olur o.

18 Haziran, 2007

saçmala


kendime notlar:

* kedi, sinek ve böcek ve kelebek yakalamaya başladı. gözlemlerime göre yakaladığı sinekleri hemen yiyor, böcekleri ve kelebekleri görebileceğim bir yere bırakıyor ki, ölülerinden bile midem bulansın.

* sarhoşken böcekten korkmuyorum, hatta peçeteyle tutup çöpe atma yeteneğine bile sahibim sarhoşken. demek ki neymiş, sürekli içmek lazımmış, özellikle böcek popülasyonunun arttığı yaz aylarında. ama ilerleme var, bugün işe giderken yerde ölü bi tane gördüm, korkmadan yanından geçtim.. afferim bana.

* toplantı denen şeylerden nefret ediyorum. elimi kolumu nereme sokucağımı şaşırıyorum, oturma pozisyonu bulamıyorum. üstümdeki şeylerle zaten rahat değilim.. bi ara tuvalete gittim, kanter içinde yere bağdaş kurup oturdum biraz.(temizdi, temizdi..) biraz uzun sürdü kendime gelmem ama rahatlayıp geri döndüm toplantıya. zaten bi de deli gibi akşamdan kalmaydım, ne işim var toplantıda..
bi de toplantı odaları o kadar rahatsız olmak zorunda mıdır? berbat yerler.

* metrodan çıkış anını da sevmiyorum mesela. herkes koşarak merdivenlere yetişmeye çalışıyor. kaçıyor sanki merdivenler. hemen tırıs tırıs en az insanın olduğu tarafa yönleniyorum, taksimde çok az kişi gezi parkı ve talimhane tarafına gidiyor. hemen oraya yöneliyorum, biraz daha fazla yürürüm ama o insan kalabalığına girmem diyorum hep kendime.
ama metronun içinde olma anını seviyorum bazen. aklıma jacob's ladder filmini getirirsem rahatlıyorum. ordaki gibi karanlık, pis bi atmosfer hayali kendimi iyi hissetmemi sağlıyor. (bir de filmdeki posterler..)
metrolar da trenler gibi olsaydı ya, iki tren farklı yönlere giderken yanyana denk gelselerdi arada, el sallasaydık biz de birbirimize.

* yatağa çarşaf takmayı da sevmiyorum. çok üşeniyorum hep.. eğil kalk, bi tarafını tak diğer tarafı çıksın, git onu düzelt, hiç kırışıklık olmasın çarşafta diye uğraşmak falan.. ne gerek var acaba.. çarşaf takma makinası istiyorum.

* mac pro istiyorum, cinema display istiyorum..