25 Ocak, 2015

hiç daha önce arkadaşım ölmedi. tn de arkadaştan çok bu dünya üzerinde varlığını bilip de huzur bulduğum adamlardan bir tanesiydi. ne sürekli konuşurduk ne de dertleşirdik ara ara. kimi zaman hava almak için gidilen orman gibi bişeydi tn benim için. gitmesem de varlığı güzel, orada bulunuşu huzurlu ve uzun aralıklarla da olsa duyduğumda sesi samimiydi hep. aslında uzunlarca süredir sesini de duymamıştım ama bazen kulağıma çalınırdı.

uyanıp ölüm haberini okuduğumda önce şaşırdım, sonra ağladım. sonra izmir'e gitmem lazım dedim cenazesine. sonra otobüslere baktım. ama sonra farkettim ki aslında gitmek istemiyorum. sonra bi kahve yaptım. biraz oyun oynadım, 2 gün önce yaptığım bulguru mutfakta ısıtırken ulan dedim adam şimdi hastanenin morgunda. tn orada, ben burada bulgur ısıtıyorum aklımı sikeyim dedim, bi daha ağladım. cenazesine gitmek istemediğim için kendimi suçlu hissettim.

bugün içtiğim bütün sigaraları onun için içmeye karar verdim. aslında tonla sigara içmek için bahaneye ihtiyacım yok ama bugün de böyle olsun. güzel insanlar ölmeseler olmuyo mu diye haykırdım içimden. ölmesi gereken tonla insan varken neden onlar ölüyo.. sonra dedim, kızım hiç inanmadığın bi varlığın rolüne bürünmeye çalışman ne kadar ikiyüzlü.

-- akşam oldu gittim sahile kayalıklara çöküp onun için bi bira içtim. buranın sahili hiç zorlamadan istendiğinde izmir'in körfezi gibi düşünülebiliyo. izmir'de olduğumu hayal ettim. ay güzeldi, aydan sallandığını hayal ettim.

benim daha önce hiç arkadaşım ölmedi ve ölenin arkasından neden ağlanır bilmiyorum.