-kaç dakika bu hafta?
-baş ve son jenerikle beraber 100 dakika..
-ooooovvvv...
hadi bakalım, başla.. 100, 99, 86, 75, 68.. ne kadar da çok kahkaha koyuyoruz biz bu işe.. insanlar küfür etmekte haklılar.. ama ne yapiyim, azaltsam "sana kahkahayı parayla mı satıyorlar" diyorlar. yönetemenle ve gülseyle eş zamanlı konuşmak lazım. farklı farklı konuşunca olmuyor. ikisi de başka şeyler diyorlar.. neyse devam..
çok sıkılıyorum, hemen sıkılıyorum. in gibi bir yerdeyim, sıfır hava alıyorum ve içerisi ya çok sıcak ya çok soğuk.. ve de deli gibi sigara dumanı. bi yemek yesem 15 dakika boyunca kokuyor.. kapıyı açsam, ses stüdyosu olm burası çok ses çıkıyor koridora, milleti rahatsız etme ve kafalarını sikebilme katsayım çok fazla.. kapat en iyisi kapını. bi gece geç saatler olsa da kapımı da açabilsem, telefonlar çalmadan huzurla çalışabilsem..
az daha dayaaaan.. bak son 60 dakika.. 10 dakikasını 1 saatte yapıyosun desen, 6 saatin kaldı, hadi arada sıkıldın geyik yaptın sağda solda, yada gittin arkandaki kanepede uyudun, 7-8 saat de o zaman..
hımm, 27 dakika kaldı, sabahı ettin, ama sıkıntı sabrını zorluyor. artık konsantrasyon konusunda daha da kötüsün. çünkü iki gecedir burdasın, patlamak üzeresin. neyse ki dublaj odası var, patlamak üzere olduğunda oraya girip kimsenin duymayacağına emin olarak çığlık atabilirsin. bunu bildiğin halde hiç yapmadın, ama böyle bir şansın olduğunu bilmek biraz nefes almanı kolaylaştırıyor zihninin içinde..
eveeet son 12 dakika.. kalan süreler 1'li rakamlara düşünce içine bir huzur geliyor, ama sen de dayanabilmenin son raddesinde olduğun için iş süren yine uzuyor da uzuyor. bi tool iyi giderdi şimdi, hem kolonlarda muhteşem, belki biraz nefes almanı sağlar.. ama yok dinledikçe dinleyesin geliyor, birisi sana dur demeli. tool, arkasından başka şeyler.. müzik dedin mi durmak bilmiyorsun hanım kızım..
bir sigara molası verme zamanı o zaman.. hayır zaten vapur bacası gibi sigara içiyorsun ama şimdi hırkanı ceketini giyip, sabah aydınlığına karşı kıçını tahta sırta koyup, orhan abi tarafından yeni demlenmiş çayını alıp, istanbulu izleme zamanı.. orhan abiden sabahın 5,5-6'sında gelen "taze çay var" telefonu senin için bi nimet. her ne kadar sevmesen de sanki içinde bir sihir varmış gibi iyi geliyor sana orda çay..
evet, istanbul'un sessiz halini de izledin, köprünün pavyon gibi yanıp sönen ve değişen ışıklarına gözlerini dikerek dinlendiğini düşünüyorsun. şimdi iş zamanı tekrar.
ne kadar kalmıştı.. 12 dakika değil mi. o zaman al eline kağıt kalemi yazmaya başla. 12 11 10 9 8 7 6 5 4 3 2 ve 1.. her bir dakikayı bitirdiğinde üstünü çiziceksin, böylece salak bir oyuna dönüştürdüğün dakikalarla daha da çok eğlenebiliceksin.
son 3 dakika. ışık hızıyla bitiyor bu son 3 dakika.. 3 2 ve 1.. artık sayıların üstünü de çizmiyorsun, işini bitiricek olmanın gazıyla kendini kaptırmış kahkahaları arka arkaya koyuyorsun..
ve bitti. son ayarları da yaptın, bi dinledin seviyeleri iyi mi, peak yapan yer var mı, umarım hiç bi kapı zili, ya da başka birşey unutmamışımdır. unutmamışsındır bence, her ne kadar aslında dağınık bi insan olsan da iş konusunda ilginç bir düzenin var, hiç bişeyi atlamıyorsun. afferim..
ve yayın kopyası..
ve yayın kopyası sırasında odanda kanepede uyuyakalmak.. yayın kopyasının çoktan bitmiş olmasına ve birilerinin seni "hadi evine git artık" diye uyandırmaya çalışmış olmalarına rağmen uyanmamış sen..
kalk kalk, küfür etme, kulaklığını tak ve evine yollan..