ve eveeeet sezon açıldı.. işe gitmeler, "amanın çok sıkılıyorum" diye sızlanmalar, hiçbir şekilde ısısını sabit tutamadığım stüdyo ortamı, delice içilen sigaralar ve sesler ve kolonlar ve insanlar, bakışlar, duyumlar, başkaları..
birşey yapmadığımda da sıkılıyorum, hep aynı şeyi yaptığımda da sıkılıyorum. acaba sorun nerde. mesela bir tiyatro oyuncusu olsaydım, oyunda her gün aynı replikleri defalarca tekrarlasaydım, ama her yeni günde o oyunu hep oynamak zorunda olsaydım mesela, ya da dizi oyuncusu olsaydım, oynadığım karakterin sözleri her seferinde değişise de artık gidebileceğim, karakteri genişletebilceğim bir yer olamasaydı.. ya da bakkal olsaydım, ya da patron olsaydım.. onlarda da hep aynı şeyleri yapmak zorundasın. ya da öğretmen mesela..
sanırım hepsi aynı. hepsi, hep aynılıktan sıkılan insan ruhu, ama verilen sözler, yapılan anlaşmalar, kazanılması gereken paralar.. ve de kimi zaman içinde tıkılıp kalınan çamurlar. kapıların o kadar da çabuk açılmaması, sıkıldığında değiştirmek istediklerinin aslında üstüne yapışıp kalmış olması. keneden kurtulabilirsin ama kafası içerde kalırsa sıçarsın hanım kızım..
kış geldiği için seviniyorum. herşey daha da aynılaşıcak şimdi. herkes rutinine oturucak, istanbul kış ritmine giricek. insanlar sadece işlerine gidip, evlerine döneyi ve ısınma parasına ulaşmayı bekleyecekler. yaz mevsimi gibi, aman şimdi nereye gitsem, tatilimi nerde geçirsem, kiminle tatile çıkılır, nerde ne kadar para harcanır, bilmem nerde hangi arkadaşım var acaba, ailemi mi görsem bu yaz da gibi düşüncelerin hepsinden kurtulmuş olacaklar. sadece çalışmak, yemek ve yatmak. arada gezmek belki. hani kimileri için uludağ falan.. oh, herşey daha kolay kış mevsiminde. sokaktaki elbisesiz çocuğa iki kuruş ver ve yoluna devam et, mis değil mi...
yaz çok zor bana göre, herkes o kadar enerjik ki yaz ayında, ben sakin adamım, tatile gitsem de oturduğum yere çömerim, içerim, kitap okurum, aman orayı da geziyim, burayı da gördüm diyim demem hiç. yaz yorar beni, insanların enerjisi enerjimi emer. sanki onlara yetişmeliymişim gibi hissederim hep, bunu düşünmek bile yorar. zaten istesem de beceremem yetişmeyi, ama işte aklından geçiriyo insan kişisi..
neyse şimdi bu istanbul'un sakinliği (ne kadar sakinse tabii) içime huzur verecek. sabah uyanıcam hava karanlık gibi olacak bulutlardan, dışarı çıkıcam, işe yüriycem, herkesin suratı bir karış olacak: "hava da soğuk, nerde güneş, donuyorum anasını satiyim, arabam olsa keşke....", ben de tüm içhuzurumla, işte sevdiğim hava, sevdiğim soğuk, kat kat da giyinirim, burnum üşüyünce içimden küfür de ederim diye diye işime gidiyor olacağım..
(bu yazı aslında işim hakkında olacaktı, aklımda o vardı ama insan işte, kuş misali.. bir orda bir burda. başka bir yazıya artık.)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder